FİLİSTİN
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Bağlı değilsiniz. Bağlanın ya da kayıt olun

EL-FETİH KURUCUSU ARAFAT HAİNDİ ! (AHMED VAROL)

Aşağa gitmek  Mesaj [1 sayfadaki 1 sayfası]

Admin


Admin

Arafat İsrail'in Avcısı mı?

Geçtiğimiz Ekim ve Kasım aylarında İsrail işgal devletinin Filistin halkına yönelik saldırılarını şiddetlendirmesi üzerine, Filistin'deki direniş grupları da işgalcileri derinden sarsan istişhadi eylemler gerçekleştirmişlerdi. Özellikle HAMAS'ın Batı Yaka bölgesi sorumlusu Mahmud Ebu Henud'un arabasına havadan 10 roket fırlatılması suretiyle şehit edilmesinin intikamı için 24 saatlik süre içinde gerçekleştirilen 6 büyük eylem işgal devletini ciddi şekilde endişeye sokmuş ve bu tür eylemlerin devamının doğuracağı güven kaybının İsrail'in geleceği açısından ciddi tehlikelere yol açacağı düşüncelerinin öne çıkmasına sebep olmuştu. Bu gerçeği gören İsrail işgal devleti Filistin'deki direniş gruplarının daha da üzerine gitmesi halinde kendisine yönelen tehlikenin artacağını hesap etti ve bu kez özerk yönetimi daha etkin bir şekilde devreye sokmak istedi. Çünkü ileride de izah edeceğimiz üzere, Filistin'deki İslami gruplar Filistinliler arasında herhangi bir iç çatışmaya sebep olacak ortamın oluşmasını engellemek amacıyla özerk yönetimin şiddet politikasına aynı uslupla cevap vermekten kaçınmaktadırlar. İsrail işgal devleti ve ona her yönden sahip çıkan ABD yönetimi ise HAMAS'ın bu konudaki hassasiyetinin özerk yönetimin işini kolaylaştıracağını dolayısıyla HAMAS'la uğraşma işini Arafat yönetimine devretmenin kendi açılarından daha mantıklı olacağını hesap etti. Bu yüzden özelde HAMAS'a genelde tüm direniş gruplarına karşı son derece etkin bir mücadele vermesi ve İsrail'i bu yönden rahatlatması için özerk yönetime yüklenmeye başladılar.

İşgal devletine karşı gerçekleştirilen eylemlerde özerk yönetimin hiçbir rolünün olmamasına rağmen siyonist işgal devleti Mahmud Ebu Henud'un intikamı için gerçekleştirilen eylemlerden sonra ağırlıklı olarak bu yönetime ait polis merkezlerini bombaladı. "Beyrut kasabı" unvanıyla tanınan Ariel Şaron yaptığı tüm açıklamalarda gelişmelerden Arafat'ı sorumlu tuttu ve onu hedef gösterdi. ABD yönetimi de özel temsilcisini bölgeye göndererek olaylara doğrudan müdahale etti. Bu müdahalenin amacı ise bir yandan özerk yönetime yüklenme konusunda İsrail işgal devletine destek vermek, bir yandan da özerk yönetimin İslami direnişi kırmak için yürüteceği faaliyetlerde ona yön vermekti.

Ne yazık ki imzaladığı anlaşmalar vasıtasıyla boynuna ip geçirilmesine izin veren, sonra da bu ipin ucunu İsrail işgal devletiyle onun hamisi durumundaki ABD'ye teslim eden Arafat ise, işgalci saldırganlara kafa tutma cesareti gösteremediğinden onlardan gelen talimatlara boyun eğmekten, onların emirlerini yerine getirmekten başka bir çıkış yolu bulamadı. Bu yüzden de kendi halkının haklı ve meşru direnişini kırmak için değişik baskı metotlarına başvurmaya başladı. Arafat'ın görünüşte kendi kontrolüne verilen Beytlaham şehrine girmesine bile izin vermeyen İsrail işgal devletinin önünde tam anlamıyla bir zillete razı olmuş durumdaki Arafat yönetimi, Filistin halkının haklı ve meşru direnişini kırma kavgasında adeta işgalci saldırganlarla yarışır bir hale geldi. Biz de bu vesileyle onun polis gücü, İsrail işgal devletiyle geçmişte imzalamış olduğu güvenlik işbirliği anlaşmaları ve son gelişmeler hakkında bazı ayrıntılı bilgiler içeren bu dosyayı hazırlamayı uygun gördük.


-------------------------
Filistin Polisi Ne İş Yapıyor?
FKÖ lideri Yasir Arafat, 1987'de HAMAS'ın öncülüğünde başlatılan intifadada işgalcilere taş atan çocuklar için "küçük generallerim" demişti. Onun "küçük generallerim" dediği çocuklar bugün HAMAS'ın askeri kanadı durumundaki İzzettin Kassam birliklerinin saflarında mücadelelerini sürdürüyorlar. Ama bu kez karşılarında sadece işgalci askerleri değil aynı zamanda Arafat'ın "büyük generaller"ini yani özerk yönetim polislerini buluyorlar.

Geçmişte FKÖ saflarında bağımsızlık duygularıyla yetiştirilenler bugün İsrail polisiyle ve istihbaratıyla işbirliği içinde kendi halklarının bağımsızlık mücadelelerini ortadan kaldırmaya, onların kalplerindeki hürriyet ateşini söndürmeye çalışıyorlar.

İşgal devletiyle özerk yönetim arasında, Filistin direnişini kırma amacına yönelik işbirliği 2 Nisan 1995 Pazar günü Gazze'nin Şeyh Rıdvan mahallesinde meydana gelen patlamayla ortaya çıkmıştı.

İşin gerçeğinde Filistin polis teşkilatı Filistin halkına karşı kurdurulmuş olan bir polis teşkilatıdır. Bu teşkilata verilen görev İsrail askerlerinin üstesinden gelemedikleri intifadanın üstesinden gelmek, bu kutlu mücadele ateşini söndürmektir. Bu teşkilata eğer özerk yönetim bölgelerinde güvenliği sağlama görevi verilmiş olsaydı buralardaki yahudi yerleşim merkezlerinin güvenlikleri de ondan sorulurdu. Ama İsrail, yahudi yerleşim merkezlerini Arafat'ın polislerinin sorumluluğuna vermedi. Arafat'a: "Bu yerlerin güvenliğinden yine benim askerlerim sorumlu tutulacak. Senin polislerin sadece Filistinlilerin bağımsızlık mücadelelerini yok etmekle görevli olacaklar" dedi.

Özerk yönetimin işbaşına geldiği tarihten buyana uluslararası güçlerin, bu yönetimin polis teşkilatına birinci derecede önem vermeleri boşuna değildir. Japonya'ya varıncaya kadar birçok ülke yaptığı dış yardımların sadece polis teşkilatında kullanılmasını şart koştu. Bazı ülkeler bu teşkilata teçhizat ve araç gereç yardımı yapma vaadinde bulundular. Ama halkının % 98'i fakirlik düzeyinin altında bir gelirle geçinmek zorunda olan Gazze'deki sivil ekonominin düzeltilmesi, insanlarının hayat seviyelerinin iyileştirilmesi için kimse herhangi bir vaadde bulunmadı. Bu da bugün modern ve uygar dünya olarak tanıtılan dünya için nelerin öncelikli olduğunu ortaya koyuyor.

Özerk yönetim polislerinin Filistin halkının bağımsızlık mücadelesini kırmak için yaptığı zulüm ve haksızlık uygulamaları siyonist İsrail askerlerinin yaptıklarını aratmıyor. Özerk yönetimin işbaşına gelmesiyle birlikte ona bağlı polisler de derhal siyâsi amaçlı tutuklamaları başlattılar. Siyonist İsrail askerlerinin yaptığı gibi zaman zaman gece yarısından sonra evlere baskınlar düzenlediler. Örneğin 1995 yılı Mart ayının sonlarına doğru bir gece yarısı, HAMAS'ın Gazze'deki kurucularından ve ileri gelenlerinden olan 58 yaşındaki Muhammed Hasan Şem'a'nın evine baskın düzenleyerek ondan iki hafta önce Cuma namazında okuduğu bir hutbeden dolayı kendisini tutukladılar. Bazen sokağın ortasında insanların üzerine ateş ettiler. Gazze'de HAMAS mensubu Ekrem Selâme adlı bir genç polislerin sokağın ortasında hiçbir sebep yokken üzerine ateş etmeleri sonucu orta derecede yaralandı. 18 Kasım 1994'te yine Gazze'de polislerin, cuma namazından çıkan insanların üzerine ateş açmaları sonucu gerçekleştirdikleri katliam hatıralardan silinmiş değil.

Bunlara kısaca işaret ettikten sonra başta polis teşkilatının katliamları, cinayetleri, tutuklamaları ve işkenceleri olmak üzere Arafat'ın liderliğindeki sözde özerk yönetimin zulüm uygulamalarından bazı örnekler verelim


18 Kasım 1994 tarihi özerk yönetim polisinin Gazze'de, Cuma namazı sonrasında Filistin camisinden çıkanların üzerine ateş etmek suretiyle bir katliam gerçekleştirdiği tarihtir. 18 Kasım 1994 Cuma günü HAMAS, Gazze'de, daha önce benzerlerini birçok kez düzenlediği bir protesto yürüyüşü düzenleyecekti. Amaç siyonist rejimin Filistinlilere karşı uygulamalarını ve özerk yönetimin haksız yere yüzlerce Filistinliyi tutuklamasını protesto etmekti. Programa göre Cuma namazı Gazze şehrindeki Filistin camisinde kılınacak, namazın ardından da yürüyüş başlayacaktı. Ancak bu kez hareket noktası olarak seçilen caminin etrafında kalabalık bir polis grubu oluşturuldu. Üstelik daha önce normal emniyet kıyafetleriyle gelen polisler bu sefer, otomatik silahlarını alarak tam teçhizatlı bir şekilde gelmişlerdi. Cemaat cuma namazının ikinci rek'atını kılarken polisler yürüyüş için hazırlanan araçların üzerindeki megafonları sökmeye başladılar. Namazdan sonra cemaat polislere karşı çıktı ve megafonları sökmemelerini istediler. Polisler aldırış etmeyince cemaat kızarak onları taşlamaya başladı. Onlar da hiç tereddüt etmeden namazdan çıkan insanları otomatik silahlarla taramaya başladılar ve çoğunluğu HAMAS mensubu 13 kişi hayatını kaybetti, 200 kişi de yaralandı.

HAMAS'ın resmi sözcüsü İbrahim Goşe bu olaylarla ilgili açıklamasında: "Arafat'ın bu katliamı gerçekleştirmekteki amacı Batılı ülkelerden yardım koparabilmek için, Filistin'de kurdurulan özerk yönetimin kendisine verilen görevi hakkıyla yerine getirdiğine bu ülkeleri ikna etmekti" dedi.

Gazze katliamının arkasında parmağı olduğu bilinen siyonist işgalcilerin amaçları Filistinlileri birbirine kırdırmaktı. Ancak HAMAS bunu bildiğinden polisin her yönden haksız olmasına rağmen özerk yönetimle görüşmeyi ve uzlaşma yoluna gitmeyi tercih etti. Bu amaçla bazı kişilerin arabuluculuklarıyla, HAMAS'ın ileri gelenlerinden Dr. Mahmud Zehhâr ile özerk yönetimin lideri Yasir Arafat arasında gerçekleştirilen ilk resmi görüşmelerde olayların araştırılması için sekiz kişilik bir heyet oluşturulması kararlaştırıldı. Heyette bulunacak kişilerin üçü HAMAS'ı, üçü de özerk yönetimi temsil edecek, ayrıca iki kişi de taraflar arasında uzlaştırmacı görevinde bulunacaktı.

Siyonist İsrail yönetimi Arafat'ın polisleri tarafından gerçekleştirilen Kanlı Cuma katliamını Filistinlileri birbirine düşürmek için değerlendirmek istedi. Bu yüzden söz konusu katliamdan sonra Arafat yönetimiyle HAMAS ileri gelenleri arasında bir uzlaşma sağlanmasından ve katliamın sebep olduğu olumsuz durumun ortadan kaldırılması amacıyla yürütülen arabuluculuk çalışmalarından rahatsız oldu. Bu yüzden arabuluculuk çalışmalarının 23 Kasım 1994 tarihinde başarıyla sonuçlanmasının ve taraflar arasında bir uzlaşma sağlanmasının hemen ardından HAMAS'ın Gazze'deki ileri gelenlerinden bazılarının evlerine silahlı saldırılar düzenlendi. İşgal devleti özerk yönetime de araştırma komisyonunu devre dışı bırakması için baskı yaptı. Sonuçta istediğini elde etti. Ama HAMAS'ın gösterdiği hassasiyet sebebiyle herhangi bir fiili çatışma olmadı.

Gazze'nin Şeyh Rıdvan Mahallesindeki Bir Patlamanın Arka Planı
2 Nisan 1995 Pazar günü Gazze'nin Şeyh Rıdvan mahallesinde üç katlı bir binaya yerleştirilen bombanın patlaması sonucu altı Filistinli şehid oldu, bir Filistinli de yaralandı. Şehid edilenlerden biri HAMAS'ın askeri kanadı durumundaki İzzettin Kassam Birlikleri'nin Gazze'deki etkili komutanlarından olan Kemâl Kehil'di. Kemâl Kehil gerek İsrail güvenlik güçlerinin ve gerekse Filistin özerk yönetimi polislerinin uzun zamandan beridir aradığı bir kişiydi. Hatta İsrail istihbaratının listesinde Gazze'de arananların başında geliyordu. Bu yüzden Filistin özerk yönetimi istihbaratıyla İsrail istihbaratı uzun süredir onun peşindeydi. Özerk yönetime bağlı polisler de yaptıkları bütün baskınlarda onu soruyor, adresini tespit etmeye çalışıyorlardı. İşte bu hararetli aramaların herkes tarafından hissedilmeye başlandığı bir sırada, Gazze'nin Şeyh Rıdvan mahallesinde Kemâl Kehil'in girip çıktığı üç katlı binada büyük bir patlama meydana geldi ve binanın üst iki katı tamamen yerle bir oldu. Olayda Kemâl Kehil'le birlikte altı kişi şehid olurken Nidâl Debâbiş adlı yine İzzettin Kassam birliklerine mensup bir genç de yaralı olarak kurtuldu.

http://filistin.turcforumpro.com

Sayfa başına dön  Mesaj [1 sayfadaki 1 sayfası]

Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz